28 Mayıs 2017 Pazar

Aksaray 1. Gençlik Festivali

1. Aksaray Gençlik Festivali1. Aksaray gençlik festivali logosu

Aksaray belediyesi özel günlerde her yıl farklı etkinlikler düzenliyor. Gerek sosyal medyadan gerekse şehir içinde reklam yaparak bu etkinlikleri insanlara duyuruyor. Ben geçen yıllarda Aksaray’da olmadığım için çoğu etkinliğe katılma imkânım olmuyordu. Fakat sosyal medyadan takip ediyordum. Bu tür etkinliklerin şehrimizde yapıldığı için seviniyordum fakat bazen de bazılarına katılamadığım için üzüldüğüm oluyordu. Her ne kadar ben üzülsem de bazıları için güzel olduğu gerçeği sevindirici bir durum. O yüzden belediyemize ve tabiî ki emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir.


Geçen haftalarda şehrimizde düzenlenen Aksaray 1. Kitap Günlerine katıldığımı yazmıştım. Bu hafta da 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle düzenlenen 1. Gençlik Festivaline katılma fırsatım oldu.

Festival aslında üç gün sürecekti. Yani 19-20-21 Mayıs tarihleri arasında yapılacaktı ki yapıldı da. Fakat ben sadece ilk gün katılabildim. Diğer günler havanın biraz serin olması ve benim de sağlık sorunlarım nedeniyle katılamadım. Ama ilk gün katılmak bile eğlenceli ve güzeldi.


Festivalde Neler Vardı?

Festival, Aksaray Kılıçarslan Parkında düzenlendi. Alana vardığımda büyük emeklerle hazırlanmış pek çok şey gördüm. İlgimi çeken ve ilk gördüğüm şey büyük bir sahne platformuydu. Zira etkinlikler kapsamında konserler düzenlenecekti. O gün yani ilk gün akşam 20.30’da Ziynet Sali konseri vardı. Maalesef ona da katılamadım ama olsun.

Festival alanında farklı etkinlikler için atölye çadırları ve survivor parkur alanı kurulmuştu. Survivor parkurunda genelde çocuklar eğleniyordu. Kurulan çadırlarda farklı etkinlikler hem tanıtılıyor hem gelenlere deneme imkânı sunuluyor hem de bazı atölyelerde yapılan el emeği göz nuru ürünler satılıyordu. Hepsini teker teker gezdim.

Herkesin ilgi alanına göre bir atölye vardı. Fotoğrafçılık, sepet örme, cam üfleme, halı dokuma, ebru, kaligrafi, çömlek atölyesi aklımda kalanlardan bazıları. İnsanlar hepsini merak edip geziyor özellikle de ilgi duydukları çadırlarda uzun süre kalıyorlardı. Benim de en çok ilgimi çeken atölye cam üfleme atölyesi ve ebru atölyesi oldu. Buralarda uzun bir süre kaldım ve bu sanatların nasıl icra edildiklerine şahit oldum. Ebru sanatı ülkemizde bilinen, hemen her şehirde kursları vs olan bir sanat ama daha önce merak edip de hiç bu kadar yakından bakmamıştım. Hakikaten güzel bir sanatmış, sanatçılarımızın hakkını vermek gerek.

Dediğim gibi diğer ilgimi çeken sanat atölyesi de cam üfleme sanatı oldu. Gelen kişi bu işin ustası bir abiydi. Merak edip gelen guruplar için hemen orada sanatını icra ediyor ve cama şekil vererek bu işin nasıl yapıldığını insanlara gösteriyordu. Bu iş el becerisi kadar bir sanatsal bakışı da gerektiren bir iş. Çünkü… bunu bir örnekle açıklamak istiyorum.


Camdan bir ayakkabı

Cam atölyesini ziyaret için gelenler arasında genç bir bayan arkadaş da vardı ki bu arkadaşla cam üfleme sanatı hocası gün içerisinde tanışmışlar. Geçen konuşmalardan anladığım kadarıyla bu bayan da seramik üzerine eğitim almış. Hoca bu arkadaştan kendisine yardım etmesini istedi. Birlikte küçük bir cam parçasını alıp ateşte ısıtmaya başladılar. Aslında ilk başladıklarında hocadan başka kimse ne olacağını bilmiyordu. Zira yukarda bahsettiğim sanatsal bakış tam da bu noktada devreye giriyor. Hoca daha camı eritirken onun sonunda ne olacağını görebiliyordu.



Hoca camı eritti, evirdi çevirdi, bir takım şekiller verdi derken bir de baktık ki kendisine yardım etmesini istediği bayan arkadaş için camdan bir topuklu ayakkabı yapıvermiş. Ayakkabı dediysem külkedisi masalında olduğu gibi ayağa giyilen cinsten değil tabiki. Belki yetişkin bir insanın başparmağı kadar boyutu olan küçücük bir şey. Hatıra kalması için o bayana hediye etti. O ayakkabının fotoğrafını çekemediğim için sonradan üzüldüm açıkçası.


Devam Ediyorum

O çadırdan çıkıp bir başka çadır olan çömlek atölyesine gittim. Oraya küçük bir düzenek kurulmuş ve gelen misafirler için örnekler sunuluyordu. Bu işin ustası, aldığı küçük bir çamur parçasına şekil veriyor ve ondan bardaklar ve çeşitli kaplar yapıyordu. Bu da oldukça ilgimi çekti.


Gelen ziyaretçiler arasında bu işi denemek isteyen olursa hoca ona yardımcı oluyordu. Birlikte küçük bir kap yapıyorlar ve sonunda o kabı yapan kişiye hediye ediyordu. Aslında bu tür şeylere meraklı olduğum halde neden bunu yapmayı denemedim bilmiyorum.

Daha sonra fotoğrafçılık çadırına uğradım. Aslında burası bana hem lazım olan ama bir o kadar da uzak olduğum bir çadırdı. Burası bana lazımdı çünkü fotoğrafları çok severim. Ama bir o kadar uzaktı zira bu konuyla alakalı hiçbir bilgim yoktu. Elimdeki amatör bir dijital fotoğraf makinesi ile oralarda görünmek istemedim. Çekilen fotoğraflara hayranlıkla bakarak oradan ayrıldım.

Diğer çadırların bazıları da yemeklerle alakalı olarak kurulmuş çadırlardı. Çeşit çeşit yiyecek içecek yapıp satıyorlardı. Onlara hiç uğramadım. O yüzden bu yiyecekler yöresel miydi değil miydi bir fikrim yok. Yiyenlere afiyet olsun ne diyelim (:

Alanda sadece çadırlar yoktu. Çimlerin üzerine kurulmuş bir oyun ve yarışma alanı da vardı. Burada çeşitli etkinlikler düzenleniyordu. Ben oradayken önce çocukları sonra da babaları çuval yarışı yaptılar. Yarışmacılar oldukça eğlendi ve tabi izleyenler de…

Kısa Bir Yağmur Arası

Hava o gün çok farklıydı. Yani sabah serindi, öğle vakti ve sonrası insanı yakacak kadar güneşliydi fakat ikindiden sonra çok soğuk ve yağışlıydı.

Ben de ikindi vaktine doğru tüm festival alanını gezmekten yorulmuştum. Bir çadırın kenarında bir sandalyeye oturdum ve dinlenmeye başladım. O sırada hafiften de bir yağmur başladı. Festival buna da hazırlıklıydı. Oradaki görevliler hemen yağmurluk dağıtmaya başladılar. İnsanlar yağmurdan korunmak için birer tane aldılar. Ben ise oturduğum yerden onları izlemeye koyuldum.

Durum normaldi aslında. İnsanlar yağmurda ıslanmamak için yağmurluk alıyorlardı fakat ortaya komik de bir görüntü çıkıyordu. Hele merhametli annelerimiz küçük çocukları yağmurda ıslanmasın diye küçük çocuklarına boylarından büyük yağmurlukları giydirince, şirin çocuklar daha da şirin bir hal alıyordu.

Dağıtılan yağmurlukların bazıları sarı renkliydi bazıları ise mavi renkliydi. Yan tarafımda oturan, tanımadığım birisi bu mavi renkli olanları kastederek; “ortalık şirinler köyüne döndü” dedi. Haklıydı sanırım. (:


Kapanış

Dinlenmek için oturduğum zaman aslında ne kadar yorulduğumu anladım. Hatta bir ara o kadar çok uyku bastırdı ki uygun bir yer olsa yatıp uyuyacaktım. Neyse ki bu halim ve hafiften yağan yağmur uzun sürmedi. İleride, havuzların yanına kurulan mini sahne platformuna doğru ilerledim.



Bu sahnede amatör olduklarını düşündüğüm bir gurup sanatçı genç hem çalıp hem söylüyordu. Yani bunlar da festivalde görevli sanatçılardı. Dinlemeye gelen gençlerin isteklerine göre şarkılar söylediler bir süre. Festivale katılmak için gelen gençlerin bazıları bu platformun etrafında toplandı ve şarkılara eşlik etmeye başladı. Herkesin keyfi yerindeydi. Bir süre daha şarkı söylediler. Bu arada hava da iyiden iyiye bozmaya başladı. Yağmur atıştırmaya ve rüzgâr esmeye başladı. Hafiften üşüdüm. Daha fazla üşüyüp hasta olmamak için hızlı adımlarla festival alanından uzaklaşmaya başladım. Benimle aynı fikirde olan insanlar da yavaş yavaş alanı terk ediyorlardı. Nihayet oradan ayrıldım ve eve geldim. Eve geldikten 5-10 dakika sonra yağmur şiddetlendi ve hızlı bir şekilde yağmaya başladı. Festival alanındakiler ne yaptılar bilmiyorum. Allah onlara yardım etsin diye dua ettim.

Akşam da hava serin ve hafif yağışlıydı. Ben katılmadım ama sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla Ziynet Sali konseri yapılmış. Her şeye rağmen gençler konsere katılmış. Eminim çok eğlenmişlerdir.

Yazının başlarında da belirttiğim gibi etkinliğin diğer günlerine gidemedim. Ama bir gün gitmek bile yetti bana. Ben çok keyif aldım ve gözlemlediğim kadarıyla gelen diğer insanlar da keyif alıyordu. Emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Yeni etkinliklere katılabilmek ümidiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için çok değerlidir. Lütfen yorum yapın.