27 Temmuz 2017 Perşembe

Ölen Her İnsan Pişmandır


Üniversitedeki ilk yılımda kaldığımız yer ile fakültemizin arasındaki mesafe yakındı. Yürüyerek gidip geliyorduk okula. Yolumuzun üzerinde bir kabristanlık vardı. Bu kabristanlığın içinden geçen yol daha kestirmeydi ve biz de arkadaşlarla genelde bu yolu tercih ediyorduk.

Diğer arkadaşlarımın düşüncesini bilmiyorum ama ben buradan geçmeyi çok seviyordum. Hem her taraf ağaç gölgesi hem de her taraf kabirlerle doluydu. Buradan her geçişimde kendimce tefekkür ederdim. Bazen de arkadaşlarımla kabirde yatanlar hakkında sohbet ederdik. O kabirlerde yatan insanların hepsi de bizim gibi yaşamıştı ve bir gün bu dünyayı kendinden sonra gelenlere bırakıp, bir şekilde ahrete irtihal etmişlerdi. Kimisi de fazlaca gün görmeden, gencecik yaşta hatta çocuk yaşta hayata gözlerini yummuştu. Acaba kaç tanesini mutlu bir akıbet, kaç tanesini acı bir son bekliyordu. Biz sadece düşünüp konuşuyorduk ve gerçekleri yalnızca Allah biliyordu.


Bugün yolum Ervah kabristanlığına düştü. Ervah kabristanlığı Aksaray için manevi olarak çok önemli bir mekândır. Aksaray’a yolu düşenlerin uğraması gereken yerlerden birisidir diyebilirim. Burada Somuncu Baba’nın kabri bulunur ve rivayet edildiğine göre burada 7 binden fazla evliya medfun bulunmaktadır.

Bu mübarek mekânı hem gezip biraz tefekkür etmek hem burada yatmakta olanlara dua etmek hem de birkaç fotoğraf çekmek için yeğenimle beraber küçük bir gezintiye çıktık.
Bu gezinti benim için çok iyi oldu. Ölümü yakından bir kez daha tefekkür ettim. Kimi kabirleri görünce hüzünlendim. Hepimizin şüphesiz bir şekilde uğrayacağı akıbeti yeniden gördüm. Hepimiz bir gün burada yatanlar gibi toprak olacağız. Rabbim hayatın da ölümün de akıbetin de ahretin de hayırlısını versin. Âmin.

Çektiğim birkaç fotoğrafı paylaşmak istiyorum:





Burası Somuncu Baba Külliyesinin içerisinden kabristanlığa çıkan merdivenlerden bir tanesi. Gölgeler çok hoşuma gitti. Fotoğrafı yan çevirince de farklı bir görüntü oluştu. Bunu da çok sevdim doğrusu.


Kabristanlıkta ilk olarak bu ağaçlar dikkatimi çekti. Bunlar da birer mezarı andırıyormuş gibi geldi bana. Sanki bir ağaç baş taşı, diğeri ayak taşı gibi. Kabristanlıkta olması manidar olmuş.




Buralar da kabristanlıktaki yollarla yeşilliğin güzelliklerinin bir arada olduğu yerler.



Bu kabirde yatan 45 yaşında bir amcamızmış. Kabrin başında durup düşündüm. Acaba dedim, neler yaşadı ki ömründe öldüğünde kabrine bu yazıyı yazma gereği duydular. Bunu gerçekten merak ettim.






Bu gördüğünüz kabir beni çok hüzünlendirdi. Kabrin başına vardım ve baş taşını okşadım hüzünle. Bu üzeri kırmızı çiçeklerle süslenmiş kabir, bir kız çocuğuna aitmiş. Henüz yedi yaşında vefat etmiş. Kendisini hiç ve ailesini hiç tanımıyorum ama sanki kendi yakınlarımdan birisiymiş gibi bir yakınlık hissettim. Birine yakınlık duymak için tanımak gerekmiyor, önemli olan: insan olmak. Gerisi teferruat.

Derler ki, ölen her insan pişmandır. Dünyadayken iyilik yapanlar: “Neden daha fazlasını yapmadık” diye pişmanlık duyarlar, kötülük yapanlar ise: “Neden iyi bir insan olmadık” diye pişmanlık duyarlarmış.

Çok şükür, yaşıyoruz ve yaşamak bizim için bir fırsat. Tabii ki değerlendirebilen için. Allah bizleri, yaşamak fırsatını hakkıyla değerlendirenlerden eylesin ve tüm vefat etmişlere de rahmetiyle muamele eylesin. Âmin.

Bir Fatiha da biz gönderelim. Bu yazı vesile olsun, iyi olsun.

Merhum Necip Fazıl'ın ölüm hakkındaki şu dizeleri de bu yazının nihayeti olsun.

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız bizim için çok değerlidir. Lütfen yorum yapın.